Lilypie First Birthday tickers

Lilypie First Birthday tickers

10 Aralık 2010 Cuma

Yoksa ahçı mı olacak? Ya da degüstatör?

Bundan 20-25 yıl sonrasını ön görmek mümkün değil. Ama yine de pek çok anne ve baba, minnoşları ile ilgili ileriye dönük planlar yapıyordur eminim. "Kızım mimar olacak, oğlum doktor olacak" vb cümleler bazen dillendirilmese de akıllardan geçiyor değil mi?

Biz de Gürkan ile sık sık oğlumuzun windsurf yapmasını hayal ediyoruz. Ne de olsa biz windsurf yaparken tanıştık. Eh, kış sporlarından da hoşlansa iyi olabilir, benim gibi 30'una merdiven dayamışken snowboard öğrenme çabasına katlanmamış olur.

Bütün bu hayallerimizin altında, Bora'nın sporcu olmasını istediğimiz anlaşılmasın sakın... Neyi isterse, neye yeteneği varsa, kariyeri umarım o yönde gelişir.

Amaa, kendisinin mutfak ile ilgili bir hobi ya da meslek geliştireceğine inancım her geçen gün artıyor. Neden mi? Bunun için 3 anımızı paylaşıyorum sizlerle...

Birinci anımız, Bora'nın iki aylık olduğu günlere ait. Artık Bora 2 saatte bir emmek istiyor. Buna seviniyorum çünkü kendimi toparlayacak zaman kalıyor bana da. Ama sağolsun bazen biz tam yemeğe oturmuşken emmek isteyiveriyordu. Özenle hazırladığımız yemeğimizin ortasında bir çığlık ile irkildiğimiz günlerin sayısı çoktu.

Uçaklardaki anonsu hatırlar mısınız? Ne derler? Önce kendi maskenizi takın, daha sonra çocuğunuzun maskesini! Bu cümleyi bu kadar seveceğimi ve felsefe haline getireceğimi inanın düşünmemiştim.Önce kendi yemeğimi yemeliydim, ama Bora'nın çığlıklarına da bir çözüm bulmalıydım. Buldum da! Biz mutfakta yemek yerken, kendisini de makamı ile mutfağa getirip, bizi görebileceği şekilde yerleştirdik. Aaaa.O da ne?! Bora'nın vızıltı ve çığlıkları bitti. 1,2,3,...10,...20...Tesadüf değil, her seferinde susuyor. Yaşasın! Demek ki, biz mutfakta yerken o da sabredebiliyor.

Konuyla ilgili ikinci detaya geçelim şimdi de. Bora, bazı günler o kadar huysuz oluyor ki, ne yapacağımı şaşırıyorum. Karnı tok, altı temiz ve bildiğim kadarıyla gazı yok. Ama gelin görün ki Bora huzursuzlukla mırıldanabiliyor. Mırıldanmanın şiddeti ilerleyen dakikalarda artıyor, artıyor ve sonunda ağlamaya varıyor. Ben de böyle zamanlarda şaşıp kalıyordum. Dayanamayıp kucağıma alırsam, birkaç dakikalığına sakinleşiyor ancak "makamına" koyduğum zaman gene vık'lıyordu.

Günlerden birgün yine böyle vık'larken ve benim akşam için yemek hazırlamam gerekirken kendisini makamı ile beraber mutfağa getirdim. Bir taraftan sebzeleri yıkayıp hazırlarken diğer taraftan ne yaptımı anlatmaya başladım. Çok geçmeden Bora'nın sakinlik içinde beni izlediğine şahit oldum. Acaba konuşmama mı odaklanıyor diye düşünüp bir süre sustum. Hayır, Enis Bora mutfakta olmaktan, beni yemek yaparken seyretmekten zevk alıyor ve vızıldamayı kesiyor. Maalesef aynı yaklaşımı, ütü yaparken ya da ev temizlerken gösstermiyor. Demek ki neymiş? Bora mutfağı seviyormuş.

Konuyla ilgili son dikkat çekici anı ise, Bora'nın 2 aylıktan itibaren geliştirdiği bir alışkanlık. Emme işlemini bitirir bitirmez, ağzını şapırdatarak içtiği sütün tadına bakıyor. 5-10 kere şapırdattıktan sonra da beğendiyse, gülümsüyor. Beğenmediyse sağa sola bakıyor:) İlk kaçıncı haftasında bunu farkettiğimi anımsamıyorum maalesef. Diğer bebişler de yapıyor mu bilmiyorum doğrusu. Bora'nın 3. ayında doktorun ağızdan yaptığı aşıyı da tadması hepimizi çok güldürmüştü.

İşte tüm bu örneklerden yola çıkarak ileride kendisinin tadım mühendisi ya da mutfak elçisi olacağına dair inancım kuvvetleniyor. Bu inancımı pekiştirecek yeni gelişmeler olursa yine buradan paylaşıyor olacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder